kırıktan mı sözlükten mi? - ulaş nikbay
Şiirin Yunanca karşılığı olan 'poiesis' yaratma anlamına gelmektedir.
Öyleyse şiir eylemdir. Çünkü şair 'verili dünya'yaSınırları çizilmiş,
biçimlendirilmiş, hazır bulunmuş karşı kendi tavrını geliştirerek,
yaratma eyleminin doruklarında gezinir. Şiir özünde «sokağın tavanı
kadar«Mazlum Çimen'in bir dizesi özgürlüğü taşıdığından kalıplara
uymaz. Şairin kalıplara uymak gibi bir sorunu da yoktur. Öyleyse şiirin
tüm kalıpları, ayrımları aşan özgün bir duruşu olmalıdır. Peki bu özgün
duruş nasıl yakalanır?
Platon «Şair kanatlı ve kutsaldır; esinlenmeden, kendinden geçmeden ve
aklını yitirmeden yaratamaz»der. Sorumuzun cevabını burada buluyoruz.
Benim zaman kırığı olarak ifade etmeye çalışacağım olgu da budur. Başta
bahsettiğimiz yaratıcılığın doruklarına ancak o kırıkta ulaşılır. Zaman
kırıldığında, kırık şairini içine alır ve şair orada şiirini düşürür.
Kırıkta kaldığı süre şiirin uzunluğunu belirler. Kimi zaman tek sözcük,
kimi zaman tek dize, kimi zaman birkaç dize, kimi zaman uzun bir şiir...
Burada tek bir kırıktan söz etmiyoruz. Her şiirin ayrı bir kırığı
vardır. Bu demek değildir ki, bir kırığa tekrar düşülmez. O şiirin
kırığına bir kez daha düşüldüğünde şiiri devam ettiren yeni dizeler
gelebilir. Şiirin tamamlanması kırığından çıkıldığı anlamına gelir. Şair
bunu bilmez, hisseder. Peki neden kırık vardır? Neden 'zaman', şairi
şiirini kırıkta yaratma eylemine çağırır? Fazlasıyla gizem... Bunu
çözebilmiş değiliz.
Konuyu günümüz şiirinde sorun olarak gördüğüm 'kırıksız' şiirlere
bağlamadan önce, bu yönelime neden olan bir olguyu açıklamak gerekiyor.
Duranty'nin tanımlamasına göre gerçekçilik; «yaşanan dönemin, toplumsal
ortamın içten, tam olarak yansıtılmasından yanadır; çünkü bu doğrultu,
sağduyuya, düşünsel gereksinimlere ve halkın ilgisine uygun düşer ve her
türlü yalandan, aldatmacadan uzaktır.» Diğer yandan, 1924'te Andre
Breton tarafından yayınlanan Gerçeküstücülük Bildirgesi'ndeManifesto
du surrealisme; «bir başka biçimde düşünmenin gerçek işleyişini ortaya
koymaya yarayan salt ruhsal özdevinim, aklın her türlü denetimi dışında,
her türlü estetik ya da ahlaki kaygıdan sıyrılarak, kendini düşüncenin
akışına kaptırma» olarak gerçeküstücülük akımı ifadesini bulmuştur.
Gerçeküstücü olmayan şairlerin 'şiir'lerinde de gerçeküstücü öğelere
rastlanabilir. Garip ve İkinci Yeni hareketlerinde de gerçeküstücü
olmamalarına rağmen, gerçeküstücü öğeler içeren dizelere rastlarız.
Orhan Veli'nin «Bir de rakı şişesinde balık olsam!» dizesi bu duruma en
güzel örneklerden biridir. Gerçeküstücülük şaire verimli ve geniş bir
alan sunar. Orada aklın zincirleri kırılmıştır. Yoktan yaratma eylemi
bütün ihtişamıyla kırıkta beklemektedir. Peki öyleyse eleştireceğimiz
konu nedir?
Günümüz şiirindeki temel yönelim gerçeküstücülük adına anlamı silmektir.
Hatta anlamın silinmesi için uğraş vermektir. İşte bu noktada karşımıza
'kırık' yoksunu şiirler çıkıyor. Çünkü şair, temel amacını önceden
saptamış ve adeta işini profesyonelleştirmiştir. Şiir yazmak adına
gazetelerden, dergilerden, hatta sözlüklerden sözcükler toplamaktadır.
Not alınan bu sözcüklerin günlük dilde pek kullanılmayan, anlaşılmayan
sözcükler olması istenmektedir. Çünkü anlam düşmandır. Anlaşılmayan
sözcüklerle anlamsız şiirler yazılacaktır. Böylece anlam silinecek,
düşman yok edilecektir. Toplum zaten şiire uzaktır. Dolayısıyla ortada
sorun da yoktur. Oysa sorgulanması gereken 'toplumun mu şiire uzak
durduğu, yoksa günümüz şiirinin mi topluma uzak durduğudur'.
'Toplum zaten şiir okumaz' görüşünden yola çıkılarak, 'anlam'dan
sıyrılmayı hedefleyen şiir nerede duruyor? Aklın zincirlerinin kırıldığı
yer olduğundan, soyutu yadsımamak gerekir. Çünkü imgeler deryası şiiri
orada doğurabilir. Anlamdan ister istemez uzaklaşılabilir.. Ama ya
bilinçli ve sürekli bir anlamdan kurtulma savaşı varsa? Bu önceden
hedefler koyup şiir yazmaktır. Şiir söylemek değildir.
Aslolan kırıktır! Onun getirecekleridir. Sözcükleri de kırık
getirecektir. Sözcük toplamacılık ile ancak duygu yoksunu şiirler ortaya
çıkar. Çünkü derinden hissedilmemiş, kâğıt üstünde farklı zamanlarda not
edilen sözcüklerden oluşmuştur bu şiirler.
Şiirin okur içinde bile elitleşmesinde eleştirdiğim anlayışların suçu yok mudur? Biraz düşünelim!