Ana içeriğe geç

uçan ayna - salihaydemir

yine yağmurlar geçiyor çocukların omzundan
yine kuşlar ve kısa baharlar
boz bir grinin yaşını alarak ahşap evlerden
ve kuru topraklardan açlık gibi

yaşımda gün var    gözlerini unutan zaman
gecenin sesinde   trenler  otobüsler
ve ağır kokular   sanki yıl geçiyor gözden göze

en az kaç yıl    kaç mevsimle büyür ya da küçülür
sözcüklerle dilimiz   tavan aralarında
paslı fotoğraflarda dalgın ve uykulu saatler durur
pazarlardan pazara

hangi dağ aldatmış başındaki dumanı
hangi sis unutmuş taşların sesini
hangi kent türkü söylemiş sokaklarına
sokaklar hangi çocuklarla göçmüş kuşların toprağına

zaman dimdik duruyor pencerelerde
yolunu aça aça yoruluyor kapılar
saçlarım uzuyor su oluyor makasların sesine
yaşımda gün var aklımdan geçiyor uzun harfli aylar
             nehirler uzun    caddeler kısa
             demli bir çağda
             kalın yazlarla gidip geliyor sesim

duvara yapışan yangınlarla geçerdi kalp en kuru vadisinde yeşil   uzanır bir ot
gibi ellerine  hep çocuk hem çocukça uzanır içinden içime ama hep ayakta

sözcükler büyür gözlerim küçülür cam diplerinde
dalgın ve uykulu saatler çalar çocuk kapılarımı
rolü olmayan bir pencereden adım çağrılır
geceleri boğazı oyulan nefesime sıfırdan başlarım

harezmi                                          sıfırın günahını taşıyan arsız

tarihe bir figürün saçlarıyla dokunurum
kalın çizgiler ve beyaz tozlarla susan ellerin parmaklarını çizerim tahtalara    mavi
ve  tükenmez  mürekkebin  kâğıda  düşen  gölgesiyle  ağırlaşır  belleğimde  uzak
uzak
uzak sayfaların tozunda tanıdığım renklerle
bir eşikten bir sınıfa geçerim
bir dilden bir odaya     çizgili    kareli   ve sarı defterlere
boşluklarına uzandığım kitaplara dökülürüm
kitaplara ve defterlere

ev uçuyor    silgi ve kalem
sıfır nasıl uçar aynada            bana göster baba