...ve akıl bitti - emrah altınok
»...titreyen ışık
»...titreyen ışık
balkan/kasım:
*ağlayabilirsin artık, hiçbir lükse sahip değilim\
Kavrulmuş kumların orta yerinde
kaç yaprak dökülünce
bilir misin çocuk,
kapsülünden fırladı gece
Akasyalar kaçarken
Parmak uçlarımın yetkinsizliğine gülüyorlarmış\
Mektup almış bir mahkûm yüreği
Damal'ın bebek yüzlü bebekleri bebek yapıyor
dünyaya kamaşmayan gözlerine...
«Kanunuesasiyim ama
bu otların
-Çok öncesi-
içimin günlerine
sigara kaydı düştü demin kül tablasının yanına, aslında kaymadı uzundur
Dert suyla büyür mü Abbas\
Elimde kan kokusu, tütünle karışık
2
önce O geldi.
ağaçtaki sabrı anlatıyor
birinci gün; okuyorum, eskimiş fotoğraflarımı yırttılar
harflerinden sustu ağustos
Sözümü tutacaktım gün ikindiye varmadan daha\
Saymadım kaç zemheri geçti
bu akşam neredesin?
Anne zulamızı patlattılar senin
İnsanlar arıyorum,
Söz geçirmez yeleğinle oturmaktayız hâlâ
Sis ve gölge, başaşağı senkron yalnızlığı
aşk
silme pus
Gözlerinizin etrafında tanrı çizgisi siyah çerçeve
yaşına bol gelen bir entari sırtında
Yakma ateşini öyle uzaktan.
Ay çiçeği kollarımda açmaya başladı
belki güzel uyanırsam sabaha
AYNA
veysel çişini söylemeyi öğrendi
1. Âşık Kadının Bahar Şarkısı
baharda yalnızlık gibiydi
Nasıl istersen\
bulutun kırıldığı noktayı
Barış dörtlükleri bir aylık bir çalışma sonucunda toplandı. Türkiye'nin
belki tekrar yazarım
rafael kubelik, smetana çalıyor
ben
bende hüzün şeker nasıl öyle - osman erkan
Gözlerin kuğuların yüzmesi
orada öyle durdukça
---gece kaybetmeye ne kadar meraklı---
XXI
LIII
Bi' Bir yosma arnavutkaldırımı kana boyuyordu.
Düşgüllerim var
Ben ellerini düşlerken dingin bir deniz gibi
yunus bekir yurdakul'a
Büyük toplantıydı atalar-amcalar kulübünde
beni bağla
aynı kadınla ikinci defa evlenmek,
---gece, içimize doğru uzanan kaldırım gibiydi. ve gece,\
*«O günden beri bir fotoğrafın yası tutulur.»\
taş avluya uzanırken gün
*hangi güneşi kararttık biz
Sus cümbüşünün casusu
Konuşmayı yeni öğrenen bir çiçek bulup
Başka türlü yaşanıyor belli ki senin İstanbul'unda.
gökyüzü aşağı sağılır
Canım sıkılıyor can, yorgunum
bakma sen\
- Le Fanu'nün anısına
I
yağmur güllerini döküyor üzerime gökbaba
Şair, Washington D.C.›de, 1954’de doğmuş ve Virginia’da büyümüştür. Liseyi bitirdikten sonra, bir süre çalışmış, boyacılık ve evlere telefon kabloları döşeme gibi işler yapmıştır. Telefon işçiliğinden ötürü Virginia ve Kuzey Carolina’da çokça dolaşmıştır.
SUYA BATTIĞINDA NE OLDU GENÇ ADAMA
KAYALIKTAKİ EV
SUNU
1\.
Philip, Boston'daki lise günlerinden beri şiir yazmış ve yayımlamıştır.
ne küller savruluyor
kötü huylu bir kist dünya
yoktun ya\
galibi yok bu savaşın
insan çıkışlı yolculuktur yalnızlık
insan çıkışlı yolculuktur yaln ızlık
içimden çekildi dilime vurdu sözcükler
Bana hüznü getirip bu sonbaharda
gecemi yıkamayın!
esmesin bulutları üşüten rüzgâr
o şarkı nasıl söylenir
Kırk ılık ılır kemal lan u fak yedi cihan
Ne kadar çok umutsuzluğu anlatan
Ucundan sevgileri bırakacak yer bulamazsan kalbin taşa dönüşür
dört diyorum ulan
I
tek kanatlı kelebek
ışığını yatıracak başkasının
ben tüm bunları yazarken/
defolu gençliğinin ucuz pavyonlarında,
Uyandı Sadi
yalnızca hüznünde anlıyorsun yüzümü,
Senin en güzel olduğun yer gözlerimdi
ağaç harflerinden anne
Bulutları yok, maviliği, gözleri yok
y e t e r
Karanlık inmiş bile
Baran'a
ölümden önceki uyak
bir ankara türküsü
resim
ÇITIR
*neyiz ama keşke olmasak hiç
Görünmez top ateşi içini döverken, başını aralıklı sallayarak,
Rengini sorsam suya
İçimde köprüler yandı kimse bilmedi
Her şiir ayrılıktır,
sana «yaz» demedim
sır tutmasını bilmez bir çocuk gibiyim
Bulutlu havalarda beliren
Ağlayacaksan dudaklarıma ağla
kayıp coğrafyasında
denize gireceğim gece yarısı
«uzun süren kekemeliğime»
*kadın mı ağladı
öyle işte
her martı bir uçuştur katlanmış denizi göğe asmaya
her heykel söküleceği günü bekler
I
Ustasız atölye gibidir gözlerin Hivda, gözlerin
Zavallı genelev müşterisi, yanlışın yapılmasına katılmış
Ben, hep hüzün yüklü şiirler yazdım
Erken ölmeliydim ben
Odama çekildim. Hiç ses yok
Renkli ve siyah beyaz
bam telimde parmak izin duruyor
*Bir adam bir ağa sarınıyor bir kadının. Bir bulut caz yürüyüşü yapıyor.
İki çiçektik bir bahçede,
işaret parmağınızdaki
Sözcüklere asarsın saksı diplerinde yeşeren lanetli vücudunu
on iki sandalyeli bir masayla, masanın gençliğinden konuşuyorduk.
bazen dur.
O odada ejder yumurtaları vardır. Beyazı ve sarısı iyice karışıp
kırarsın bazen ekme ği
Kılık değiştirdin akşamüstü
küskün değilim size ademin çocukları.
Babam düşünürken
beni bilirdi İstanbul eskidendi
Bir mülteci bu kadar benimseyebilir bir kenti; basık bulutlarını, taş
Biliyorum en irinlisi benim,
Parçacık, hacim ile dürtünün kıyasında
Güvensiz yanlar var bana seslenişinde\
kapı çaldı
Yıldız Tepesi Sarayı'ndan
sarı gözbebeklerindeki görkem
her şey geçer her şey biter
dünyanın tüm nöbetçilerine
1. yaşamın yalınkat bir donla sokağa çıkmasının ardındaki gerçek
kelebekler delirdiğinde
kucağımda bir kutu
sen
Oyuncak
Neyime hatırlayacakmışsınız siz beni?
1. kimseler
nar çiçeğinden elbise diktim
yağmurun saklandığı yerde bırakmıştım en son
Süprüntü ihtişamların kısırlığına yaslanan irkilmeler
Salın ey şehir
Ahırın ilk güneşi yakalaması gibi
sözcüklerin yaptığıydı:
Annem'e
tartılır söz\
Çok iyi bir sarhoştum. Kedilere tekme atmadım.
deşilmiş düşlerin arasında
Duru sularında dirilt beni, gökyüzü için bir anlam belirtelim
I
* Ekmek ve bıçaksın sen,
Işık saçlarının arasına girer, içerilere
bak
ne güzel ölüyorum... yani alenen işliyorum bu suçu
kâğıt kadehlere döküldü keskin bir parfüm kokusu
Günler eklendikçe\
ben;
ardından baktığımda
zaman sallanıyor bir saatin sarkacında
Aynı anda geçen onlarca minibüs arasından birisi vardı ki, çözülmez bir
son tren geçtiğinde
Dışarıda kurtlar kuşlar uyudu,
oradan geliyordum\
sonra gittin sen
çağın girdabına yuvarlanan postmodern ilişkiler\
dediler ki
kimim ben deli kendime
benim bir yalnızlıktan ötekine
---diye başladık söze---
Güneşin gökyüzüne attığı tokattı mavideki kızıllıklar.
yalnız şiirin midir yaşama kafa tutan
siyah beyaz apartman
içimin meydanlığında
Pencereni aç.
(En dingin haliydi yağmurun. Sahnede yaşlı bir kadın. Ve arbane sesi.
(Aylardan Eylül... puslu bir hava... yangın yerinde tavla... zar
özge dirik, 14 ekim 1978'de manisa'da doğdu. öğrenimini odtü iktisat
Zamansızlığımdandır güzelliğim.
haydi haydi.çamura batmışım.com nokta
Acısını bana gösteren kadın kilometrelerce yakınımdaydı dün. Kıvırcık
Sen orda perdeni örtersin,
*«Kişinin birşeyi var değildir: çünkü kişi var değildir. Kişi sürekli
110.\
Taştı
Başka renkler düşerse pay diye
ruhlar incinir.
İnsanlar boş hayaller peşinde «Zaman makinesiymiş!»
Adı ---gece değiştiricisi--- olan bir melekle anılıyor adım
Ben sözü iyi etmeye geldim
sabah şakaya gelmezdi o vakitler
Sabah deniziniz güzel koksun diye
*yazılanlar silinemiyor maalesef.
çeliğin ruhunu kalbime verdin
gizlemeye çalıştığınız satırlarınız
hayatı tanımlara sığacak
G. Bilal'e
gecikmiş bir çabaya çoğalır bazen parmaklarımız
Gözetleyicilerin gözlerinde
Yoksa
Neler var ardında\
kelebeği olamadım ormanın
söylesene Mirva
I
evsiz bir uçurtma
el edince siz en sevdiğim şarkılardan seslendiniz
sustu sesler...
ak gömlek uykusunda sığ rüyalar
Penceremin pervazında bir menekşe
(Düş)
Çocuk düşlerin pembe balon pembe şekerdi
uykunun sınırları silikleşiyor zihnimde
hangi sevgi senin aradığın
kent süngü yarası almış acı akıyordu
şu sen
yağmurun kaytanı hey yağmurun kaytanı
I
Akşamları geçiyorum
öyle bir sokaktı ki tebessümler sokağı
kıyısına kadar gelen suyun
Kafasıyla hayır dedi
şimdi boyuna bir cenaze vardır benim sağ omzumda
Turuncu izci şapkalı\
zamanın birinde, uçlu bucaklı ege denizi ortasında küçük bir ada vardı.
yine yağmurlar geçiyor çocukların omzundan
Sarı düşlerinden kıvranarak uyanışının,
umut indirdi altın kanatlarını,
mektup
zaman seninle
mavisel yener'e
Yalınayak salınıp sardunyalar diyarında
umutlarım
yalnızlığının bitişinin mutluluğu
*«ki en kötüsüdür,
eskisi gibi çağrılmıyor hiç-bir-şey.
su sızdı denize
Ay ışığı; yakamozda saklı,
Dokunamam sana
nasıl bilecektim beklemenin kaderim olduğunu \
Çıplak bir hayat giydim
sesini saklayıp duran insanım
Bak, gör:
Keşif gezisine çıkmışsa
kırka yarıyor gökyüzünü
Elimde kalem, aklımda kalem, cebimde kalem
Yakası açılmadık çiçekler-
Bodrumdaki tavernada,
içimde sonsuz bir gece karanlığı
Zorla dersinin başına oturtulmuşçasına,
Adı çıkmış çocuğun, ağlıyor cümbüş!\
Yıkık bir akşamüstü bıraktın bana
gelişi bana yaz diyordun ya...\
Çırpınıp kalesinde kalışın
gönül borcu'na
her sokak lambasının, gölgeler bırakıp\
çığlıklara ulaşır sesim boş bir sokakta yankılanıp
38.\
Beklemek buruşturuyor beni bu şehirde\
bir gün / Sedat Demirkaya
1\. hayır eski zamanlar
bir