pusula - vedat kamer, zafer yalçınpınar, özgür macit
110.
Kişi yaşamının anlamını hep dolaylı yollardan kavrayabilir ancak
--- örneğin, kendisi için çok önemli bir yaşantının yeniden canlanması
sırasında, o yaşantının kendisinde kalmış anısı üzerinde düşünürken, o
yaşantıyı paylaştığı ---onu kendisi ile birlikte yaşamış--- o kişinin
kendi anısının nasıl olabileceğini kurar --- ve anlar ki, bu anının
içeriği kendininkinden herzaman farklı, bambaşka olacaktır; kendisi
bunun nasıl birşey olabileceğini de hiçbirzaman bilemeyecektir; ya, bir
içerik kestirebilse bile, bundan hiçbirzaman emin olamayacaktır; ya da,
ne kestirse kestirsin, en ucunda, öteki kişi, belki de o ortak
yaşantıdan hiçbir anlam içeriği edinmemiş, hatta, onun anısını hiç
tutmamıştır, zaten; kişinin de, artık, bunun öyle olup olmadığını
öğrenme (örneğin o kişiye sorma) yolları da kapanmıştır: yani, kişi, ne
düşünmeğe çalışırsa çalışsın, hep bir kurmaca, giderek, bir uydurmaca
olup çıkacaktır düşündükleri ---
--- hep kurmaca ve uydurmacaya varır, üzerinde düşündükçe,
anlamı, yaşamının, kişi...
Oruç Aruoba, olmayalı, Metis Yayınları, Eylül 2003, s. 118-119
I / vk
«cümleleri çoğul kuramadığımız yerde yalnızlık var.» --- gp
geceyarısı / gecenin on ikiye mahcubiyetinde yalnızlıklar gizlidir. iki kişiyi böler dün ve bugün. suya benzer suskunluklar üretir gökyüzü.
«sessizlik sensin geceleri» --- ezginin günlüğü
saat dört / suskunluğuna uykular icat eden küflü yanım, bu şehrin sensizliği. hep yüzüne bakamayışım, dokunamayışım, kesilmiş ellerim... morfinli martı çığlıkları biriktiriyorum sabahlarıma. yağmur sonu gözlerinde kayboluyorum. biliyorum, ilk gözyaşınla kovulacağım senden. beni böylesine yavaş öldürme, yalvarırım.
II / geceye kararıyorum
otobüslerin camlarından artakaldı
yalnızlık uykularımdaki sırçalar
hiçbitmeyen hikâyeler evi'nin
şizofrenmavi odasına çağırıyorum seni
karşıtlığı yok sayan düşlerine
sonsuzluğu arayan öpmelerim çoğalıyor
kardeşimin bağırılmaya hazır uykularına
yüzünü ıslatmayan damlaları içiriyorum
odasız kapılarda kitap isimleri gibi suskunum
III / zy
gündüz... insanların arasında dolaşırken önce yolumu, sonra da kendimi kaybettim. harita yok, pusula yok, hiçbir şey yok. ne yapacağımı şaşırdım, üzerime yapışan bu şaşkınlığı ne yapacaktım? bir yerlerden deniz kokusu geldi, oraya yöneldim. sahili buldum, bir kenara oturdum ve beklemeye başladım. neler düşündüm, neler (s)ayıkladım, ne haldeydim; bilemiyorum. geceyi bekledim gece oldu. sonra, bir dostum beni buldu, omzuma dokundu ve gökyüzünü işaret ederek, «bak, şu parlayan var ya,» dedi, «onun adı kuzey yıldızı». önce kendime geldim, sonra da «yol»umu buldum. «sağol dostum...»
IV / öm
gelişine sevinmiştim bir zamanlar. şimdi, gidişine üzülmemeye çalışıyorum. seni gönderen ben olsam da ve kuzey yıldızı olsan da sen. belki yarın seni unutacağım, unutmadıysam belki unutmamayı umacağım. peki sen duyabiliyor musun müziğin sözlerini, anlayabiliyor musun harfleri müzik defterime nota niyetine yazdığımı. ve senden kalan hiçbir şey olmasa da çöpçü kılığında dostlar yüzünden, gerek yok daha fazla çabaya: çaba yok.
«Bakakalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel,
Serde erkeklik var ağlayamam.»
--- Orhan Veli
benden başkasının olmamak için ölüyorsun, benim için ölüyorsun.