Ana içeriğe geç

yüz yalnızlık şiiri - polat onat

38.
ışık, yanınca karanlığa kaçıştı kelimelerim
dengesiz! yansıdı duvara uzaklaşan günün dumanı
temizlenirken mezbahadaki kan lekeleri
fısıldadılar: var mı daha güzeli? acıdan
sendeleyerek yere düştü camı tıklatışın
eski bir uskumru kafasını sallıyor geceye,
yüzünün içindeydi yanakların. söz veriyorum. itirazlar

39.
gerçek hayattaydık / yolun siyah çölünde
unutamadığın anılar; olmamış şeyler yani
sıkıntı. duymayalım yazgımızdır ömrün sonuna dek yaşamak
hep acemi! bir şair kadar iyi hazırlandım ölüme,
sabahın dişlerini etimde duyunca
anlıyorum beni hiç sevmediğinizi.
bir yürek gibi dalgalanıyordu ipteki çamaşırlar

40.
keder eşlik etti bulutlara duymak için
sabahçı kahvesini. dağıtmış izmaritler şafakta
seyrediyor özlemle can simidini vapurdaki simitçi,
antika bir çıngırak kadar sivrilen susku...
şiirin tehlikeli olduğuna inananlar!
belki bu kurtuluş. biliyorsun (anlatmak
damla damla inceliyor) şakağıma dayalı o sustalı tüfek

41.
her üzerinden geçenden bir parça ‹şey› koparıyordu sokak
hassasmış gülümsemenin tanımsız ayarı
çözümü biliyorsun / ikinci yarısı senenin
bitecek. ayrıldık poz vererek görünmez fotoğrafçıya
çıkardım yüzüğümüzü ve çırılçıplak kaldım üstümdeki giysilerle
paramparça, bir gemi yüzecek yatağında
dün gece huzuru gördüm. mutluluğa benzemiyor

42.
çocukluğumda kullandığım yara, kucakladığın şefkatsiz
o her şeyin üstünde - geçmişi kırmıştı
öyle geçti saati olmanın. yaşanmayanla paylaşılıp
şüpheyi uzaklaştıkça çoğaltır konuşulan
kulak duyma diye kapatılmış sen ne dersen de:
aşk bir balyoz gibi dağıtır kafataslarını
hem zaten bahsettiğim kadar zor değil ölüm.