Ana içeriğe geç

iki kişilik ada çarpıntısı - zafer yalçınpınar

Bir adam bir ağa sarınıyor bir kadının. Bir bulut caz yürüyüşü yapıyor. Bir taşı yırtıyor bir adamın öfkesi. Bir ağaç sağa yatıyor, meyveleri toplanmamış. Bir yük gemisi denizi taşımaya kalkıyor cahil cesaretiyle. Kambur bir kadın gökyüzünü hatırlamaya çalışıyor.

1.

bir dağın sırtını sıvazlıyor rüzgâr
güneş işliyor kayıtsız bir terzi gibi usta

bir adam bir kadını yanlış anlıyor, doğru

adam kadını doğru anladığını biliyor, yanlış

bir soru işareti yerini ünleme bırakıyor

«geceler» diye bağırıyor kadın aşağıdan yukarı siyah bir yelken

kadın ile adamın arasındaki ay büyük meramet ustası

deniz, bir arabalı vapura kızıyor, «beni aldattın!»

bir kadın «anlamıyorum» diye sayıklıyor yatağında yan!

ismim söyleniyor bu ben miyim diye düşünüyorum

bir çakarın yanında evet bu benim ne hastalık !

iskelenin ucunda oturuyordu tanıdık bir yalnızlık

2.

«zamana karşıyım bunu bilesin» dedi taş ki sonsuzdur

nerden baksak delirmiştir taş

deniz şahittir buna

belli ki olaylar olmak için sıraya girmiş,

«esas duruş» diyelim buna

veya nedensellik

 

3.

ve batmakta olan bir teknenin suyunu alıyor bir sabırcı

 

ben sandalsız küreksiz bir adamdım yürürüm gece denizlerini

sabahları büyük bir cümle devrilir karşımda

«özü senliyorum»

ya da bir rakı dönüp durur buzsuz aklımda

belli ki bir fırdöndü birleştiriyordu bizi öyle sağlam bilelim

ve bortaçina şişesini bitirip şöyle dedim:

«aşk bir korkuluktur»

«kıyı lehçesiyle seni seviyor» dedi o deniz feneri büyük düşünür

karşı adadan cevapladı bir yaya kadın:

«aşk bir kundakçıdır»

 

4.

ve sonunda

«korkulardan korku beğen!» diyor bir yalnızlık eşek yükü

ama dağdaki sular gibi uyanıktım hep seni gördüm

ve «kendini öp» dedim

benim için

ben

im

in.

diyelim ki

batmakta olan bir teknenin suyunu alıyor bir sabırcı

5 Ağustos 2005- Marmara Adası