Ana içeriğe geç

görme denemeleri - kadir aydemir

I

Vapur yanaştı; iskele... Mandalina kabuğunun içine «seni seviyorum» yazıp az önce deliren köpüklerin içine attım...

II

Yol boyu yürüdüm, incir topladım, arılarla birlikte su içtim kuyulardan, güneşin içe işleyen sıcağından kaçıp bu eski otobüs durağına sığındım. Kimse yok bekleyen benden başka, otobüs de gelmeyecek, biliyorum. Örümcekler bile terk etmiş burayı. Topallayarak bir köpek geçiyor önümden... Korkuyorum ve yürüyorum.

III

Sıkıldı. Devrilmiş bir ağacın üstüne oturdu. Etrafına bakındı. Toprakta bir çatlak seçti ve odaklandı. Buğulandı gözleri ilkin, ama zamanla fark etti küçük karıncaları, kırmızı ve adını bile bilmediği fakat evinin önündeki her kayanın altında yaşayan o yönbilmez böcekleri, kaçan bir tırtılı, yenmiş bir yaprağı, ışık oyunlarını... Sonsuz evreni.

IV

- Benim için sonsuz bir rüyasın sen. İnce ve kemikli ellerin çekiyor perdelerimi, dedi adam
- Kalbim, ellerim kadar küçük değil, dedi kadın
Bir çam ağacının yanındaydılar ve ağacın reçinesi toprağa damlıyordu.

V

Annem. Bu da evimiz, kitaplarım, ölü balıklarım, kırık akvaryumum. Eski kitapları biriktiriyorum, kaçıncı sahibiyim onların? Geceyle birlikte kaç kişi dokundu onlara, kim bilir...

Mutfak camının demirlerine sürtünen mi? Karanlık kedim; rüzgâr değil. Bir şeyler anlatmak istiyor bana...

Kardeşim, sakızını perdeye yapıştırmış yine, çinko güğümde banyo suyumuz kaynıyor, anneannem dualarla harmutlar o suyu. Anlamadığım bir dile benzetirim söylediklerini. İçimden güler, alay ederim.

Küçükken dikenli tellere takılmıştı sağ elimdeki yüzük parmağım, kanlar içinde hastaneye koşmuştum, yırtılmış bir parmak, gözyaşlarım, kusma isteğim... dudağımda bilmediğim, anlamadığım bir dua.