söyleşi: nurullah can
Kuzey Yıldızı: Son şiirlerinizde ölüm temasını işlemişsiniz. Bu hüzün, küskünlük neden?
Nurullah Can: Ben küçüklüğümden beri hüznü ve karamsarlığı yoğun
olarak yaşamış biriyim. Önceleri siyasal kargaşa içinde ölen genç
arkadaşlarımızı şiirlerime alıyordum. Seksenli yıllarda yazdığ ım
şiirleri bu gruba alabilirim. Doksanlı yıllardan itibaren ilerleyen
yaşımın getirdiği ölüm ve yaşlanma konuları şiirlerime egemen olmaya
başladı. Bu eğilim şiddetlenerek devam ediyor.
KY: Yazma eyleminizin hayatınıza yansıması ve hayatınızdaki
önemi nedir?
NC: Çok küçük yaşlarda okumaya, hem de sistemli okumaya
başladım. Edebiyat, felsefe, tarih, coğrafya, bilim alanlarında ayırt
etmeksizin okuyordum. Ama yazmak hiç aklıma gelmiyordu. Sonra bir gün
kahvede otururken önümdeki kâğıtlara bir şeyler yazmaya başladım. Daha
sonra yazdıklarım üzerinde daha çok çalışmaya ve işlemeye başladım. Bu
yazma eylemi benim için önemli bir yaşam biçimi haline geldi. Yalnız ben
çok az yazan bir şairim. Yirmi yedi yılda sadece yüz kırk beş şiirim
oldu. Bunun da yüz otuz beş kadarı yayımlandı. 2001 Ekim ayından beri
bir dize olsun yazamadım. Sanki şiir beni bıraktı gibi bir şey. Bu da
beni çok korkutuyor.
KY: Şiirlerinizde kendinizden sokak şairi olarak
bahsediyorsunuz. Sokak şairi olmanın farkı nedir?
NC: 1979'da iki kitabım birden yayımlandı. Şiirlerimi hep
kendim bastırdım, hiç yayınevim olmadı. İlk iki kitabım yayınevi etiketi
altında basıldı ama onların da maliyetini ben karşıladım. Kitaplarım çok
az dağıtılabildi. Sonra 1989'da bir kaldırımda oturmuş satılmayan
kitaplarımın sayımını yapıyordum. Böyle böyle satmaya başladım. Önceleri
sadece pazar günleri bu işi yapıyordum. Emekli olduktan sonra hemen
hemen her gün sergi açıyorum. Bu işi izin verdikleri sürece ya da
sağlığım elverdiği sürece yapacağım. Ya da yorgunluk ve bıkkınlıktan
bırakacağım. Bazı kitaplarımı zaman zaman sahaflarda görüyorum.
İmzalanmış kitapları satın alıp bana tekrar imzalatanlar da var.
KY: Dergiler sergiliyorsunuz, insanların bu dergilere
yaklaşımı nasıl?
NC: Önceleri yalnız eski dergileri satardım. Kütüphanemde
birikmiş ve gönül bağım kalmamış eski dergileri birer birer satmaya
başladım. Ama gerçek değerlerinin çok altında bir fiyata satıyordum.
Başka türlü alıcısı olmaz zaten. Son zamanlarda yeni dergileri satmaya
başladım. Bu yeni dergilere haliyle gençler ilgi gösteriyor. Şiirlerini
yayımlamak için bu dergileri haliyle bir araç olarak görüyorlar. Gençler
amatör dergilerde işe başlamalı ve daha sonra ünlü, çok satışlı
dergilerde boy göstermelidirler.
KY: Kadıköy'ün sizdeki önemi nedir?
NC: Kadıköy'ün benim yaşamımda önemli bir yeri var. Çok
küçük yaşlarda bu semte ısındım. Toprak yollarını, tahta köprülerini,
meyve ağaçlarını, tramvaylarını, denizini, insanlarını çok sevdim. Bu
sevgim doksanlı yılların başına dek sürdü. Kadıköy'ü artık sevmiyorum
desem yeridir. Yukarıda saydığım yerleri çok değişti ve yozlaştı.
Sevilmez artık, terk edilen bir sevgili benim için.
KY: Hayatın şiire aktarılması nasıl olur?
NC: Hayat, şiire ya doğrudan ya da metaforlarla
aktarılabilir. Bu şairine göre değişen bir disiplindir. Bence her iki
durumda da önemli olan şiir dilini iyi kullanabilmektir. Şair hep
sözcüklerle iç içedir. Sözcüklerini ve imgelerini hemen kâğıda
dökmelidir. Sonra yazarım diye ertelerse ya unutur ya da o kişi iyi bir
şair değildir.
KY: Sizi şiire iten durumlar nelerdir?
NC: Bir şairin dağarcığında nesi var nesi yoksa her şey
şiire aktarılabilmelidir. Evi, çevresi, ailesi, sokakları, sevdikleri,
toplum hemen şiire aktarılabilmelidir. Bende de bu yaklaşımdan farklı
bir şey yok. Şiir dilimin ucuna gelirse onu önce mırıldanırım sonra
kâğıda dökerim.
KY: Sanatın iyi-kötü, eski-yeni, şekil-içerik gibi davası
olmalı mıd ır? Sanat toplumsal hakemlik yapmalı mıdır?
NC: Sorunuzun yanıtını zaten sorunuz içersinde vermişsiniz.
Sanat güzeli kullanmaktır. Güzel olmak zorundadır. Biçim-içerik
tartışmaları da yüzyıllardır yapılmaktadır. Bu tartışmalar daha da
süreceğe benzer. Çünkü toplum ve uygarlık sürekli değişmekte, yeni
biçimler almaktadır. Sanatın toplumsal hakemliği belli belirsiz bir
olgudur. Çok belirgin bir toplumsal işlevi yoktur. Toplumsal olayların
hemen peşinden gelir ve sonra dönüştürür.
KY: Genç şairlerin önündeki olumsuzluklar nelerdir?
NC: Genç şairlerin önünde görebildiğim kadarıyla bir
olumsuzluk yoktur. Olsa da bir deneyim eksikliğinden ve kültürel
yetersizlikten söz edilebilir. Bu da zamanla giderilebilen bir
eksikliktir. Genç bir şair kendinden önceki şairleri çok iyi okumalı ve
özümlemelidir. Ama asla kötü bir taklitçi olmamalıdır. Kendi dilini
bulmalı ve sunmalıdır.
KY: 1974'ten beri şiirinizle varsınız. Bu serüveni bize
kısaca anlatır mısınız?
NC: 1974'te yazmaya ve 1975'te yayımlamaya başladım.
Evvelce söylediğim gibi yüz kırk beş şiirim var. Şiirlerim altı
antolojide, dört yıllıkta yer aldı. Altı ansiklopedi ve sözlükte
biyografim yayımlandı. Dört kitabım var ve beşincisi birkaç ay içinde
çıkacak. Ama ben kariyer endişesiyle hiç yazmadım. Ödül de aldım ama
bunu şöhret için hiç kullanmadım. Şiir benim hiç ölmeyen annem ve
babamdır. Öldükten sonra da şiirlerimin okunması olasılığı beni
heyecanlandırıyor. Teşekkür ederim.