Ana içeriğe geç

pusula - vedat kamer

"Şiir bir umutsuzluktur. Elbette bir umutsuzluktur. Niçin mi? Umutsuz olmayan adamlar şiir yazamaz. Umutsuz olmayan adamlar resim yapamaz, mimar olamaz. Yaratıcı olamaz. Bu dediğim elbet yaşadığımız dünya için bir söz. Çünkü kâğıt bir umutsuzluktur. Boş kâğıt... Tuğlalar, briketler, çimentolar, hepsi umutsuzluktur. (...) Onların içinden bir umudu bulmaktır şiir. Onu bulmak için yazıyorum ben de... Birdenbire, bütün bu dünyada, deli olan bu dünyada tek akıllığı, uslanmadan akıllığı anlamaktır şiir. Ben haberciyim, deprem habercisiyim." - Can Yücel

eller:

...onu bu kadar çok sevdiğini hep gizlemişti. Bu düşüncelerle yanaşmıştı Kadıköy İskelesi'ne. Yürürken onu gördü. Güvercinlere yem atıyordu. Soğuktan yüzü kızarmıştı. Ona doğru koştu. Tüm hasretiyle sarıldı, saçlarını kokladı, öptü. Elini tuttu, soğuktu. Her zamanki gibi avcunun arasına aldı ellerini...(6 Ekim 2001)

Konuştuğumuz her şeyi hatırlıyorum. Görüştüğümüzde mektubunu okudum ona. Gurbete çıkacağını anca öyle öğrenebildi. O buz kesmiş sözcüklere rağmen gözleri parlıyordu. Elini tutuyordu elliyle. Ne kadar da yalnızdık. İstanbul'da kaybolmak istediğini anlatmaya çalıştım ona. Anlıyor gözüküyordu... Seni aramayacağını biliyorum ama kaybolduğunda, kendini bile unuttuğunda şaşırtacaktır seni. Geçmişe ihanet edemez asla. Uzaklık gururunu yüceltiyor belki de, ama yola koyulduğun vakit yarını dünden ayıramayacaksın.
O elleri her kış sabahı ısıtmaya çalışıyorduk. Hatırlıyor musun? Bir anı kalsın diye ifşa ettik onları yaz sıcağına.

şairin ölümü:

Ece Ayhan öldü, bir şair öldü. Sanki gökten bir yıldız kaymış gibi. İnan konuşamaz oldum, sesim çıkmıyor. Ağlamak neye fayda, elinde kitabını tutabiliyorsun ancak. Tabutunu kimler taşıyacak, yine şairler. Şimdi her şairin içi buruk, çoğu ağlıyor, bazıları da yazıyor. Elinden başka türlü bir şey gelmiyor belki. (mektup, 12 Temmuz 2002)

Gece karanlık
deniz geceden siyahlık
tek tük balıkçı tekneleri
toprak geri istiyordu onu
Topraktan ağaç
ağaçtan kâğıt
kâğıttan şiir
şiirden şair
şairden insan
gerildi, gerildi, inceldi
bir yıldız daha kaydı

           - Zafer Yalçınpınar

istanbul:

Tüm kahpeliklerine rağmen vazgeçemediğimiz kadın.

peri:

Güzel bir gülümsemesini görüp gitmek zorunda kalmanın hüznünü taşıyorum. Şarkıları özlem taşıyor. Mektuplarını okuyorum, neredesin? Yazarak acılarımı tüketemiyorum.

mavi:

Her cuma telefon açardın. Arayacağını biliyordum. Bana acılarını anlatırdın, hep ağlardın.
Artık aramıyorsun. Acılarımızı mı tükettik mavi?

fenerbahçe vapuru:

İkidir görüyorum, Eminönü'ne çekmişler seni. Artık Kadıköy'e uğramıyormuşsun. Mavi masallar anlatırdık üçüncü katında, artık o da yok. Akşam Yıldızı hâlâ yolunu gözler...

umut:

Eminönü İskelesi'nden Fenerbahçe Vapuru'nu bekliyorum.

kuzey yıldızı:

Kafamı gökyüzüne kaldırdığım vakit görünce Akşam Yıldızı'nı, dostuma "Bu hangi yıldız?" diye sordum. Onun "Hangisi olsun?" cevabına şaşırmadım. Biz hangisini istersek o olurdu Kuzey Yıldızı.