04.07.2002* - sinem sipahi
Bozulmuş saatime bakıyorum. Çizik içinde... Kısa olanı neydi? Hangisinin
Bozulmuş saatime bakıyorum. Çizik içinde... Kısa olanı neydi? Hangisinin
Sabahın fersiz ışığı griye boyamış sokakları. Şöyle güzel, pırıltılı bir
Sabah mahmurluğundaki vücudu döşemenin çıplak soğukluğuyla ürperdi.
«Bir şeyler yapmak istediğini düşün. Her eylem dışarıdan gelen engellerle karşılaşabilir. Eğer sen bir eylemi gerçekleştirmek isterken bazı engellerle karşılaşırsan, o anda eylemi gerçekleştirmekte özgür olmadığını anlarsın. Böylece engellerle karşılaştığında ve özgür olmadığını hissettiğinde özgürlüğünün bilincine varmış olursun. Daha önce gerçekleştiremediğin eylemleri gerçekleştirmeye başladığında ise kendini özgür hissedersin.»
Serin bir sonbahar günüydü. Bir çocuk edasıyla, kaldırım kenarlarına
Dudağında, ısırdığı sigarası, kalem elinde, bir şeyler yazıyor masada.
Kanlıymış başı. Gömleğine akmış. Çok.
--- Biz eskiden başımız sıkışınca sana koşardık. Bir eksiğimiz gediğimiz
Garaj kapısı açık... Tam düşündüğüm gibi... Cebinde beş kuruşun kalmadı,
Yaz: babaannem
Evimiz tek katlı, eski bir demiryolu lojmanıydı. Misafirsiz günümüz yok
«İşte bizim hikâyemiz
güzel bir Ankara gününe ve O ağaca...
düğümlenmiş ipler
Tepeler bembeyaz gelinlik giymişti. Kar İstanbul'u alabildiğince sarıp
Yaşlı bir kadın omzunda kalın şalıyla, sallanan sandalyesinde oturuyordu. Gözlerinin altındaki kırışıklıklar, ellerindeki siyah lekeler ona eskimişliğini acımasızca hatırlatıyordu.
Yatağa girmeyi geciktiriyorum. Boşalmış içki bardaklarını mutfağa
Kuşlar nereye uçtuklarını bilirler mi?
Evin içinde herkes bir köşede oturuyordu. Arada sırada göz göze
böcek
Tuvalin sol üst köşesinden sayfanın ortalarına doğru, yumuşak kıvrımlı
Güneş denizin üzerinde alçalmaya başladı, eflatun renkli gökyüzüyle
Okuduğun şeyden başını kaldırıp bakıyorsun. Seni yeterince tanımıyorum
Okulun futbol sahasına yüzlerce martı gelmiş. Tam karşıda okul. Bazen
Eve gelmesine daha yarım saat var. Odanın içinde, aynı çizgi üzerinde
İsmail Hakkı'ya
A Lovely Swan Poem
Yağmur yağıyordu hava sıcaktı, hatta güneşin tüm kavurganlığı
İstanbul gecesini kar kaplamıştı. Dondurucu soğuk insanları evlerine
Suya inelim. Ardımdan gel. Bir zamanlar toprağa düşmüş olan gölgen
Muhtar Özkaya Halk Kütüphanesi'nin kuytu sessizliğinde bitirdiği romanı
Ay'dan arsa satmak isteyenlere, bir akıl hastası, gitme konusunda şu
*Isırgan soğuk çatlayan ellerini yaladıkça, arkana bakıp, uluyarak sana